17 Aralık 2019 Salı

Korbaşı...




Emin Yarımoğlu tarafından kaleme alınan ve Bozkurt Yayınları tarafından yayınlanan “Korbaşı, Türkistan Milli İstiklal Hareketi Liderlerinden Şir Muhammed Bek” adlı eseri inceleyeceğim. Eser, yayınlanmadan evvel okumak ve eserde de “Gözden Geçiren” olarak yer alan kişi olmak gibi bir şansa sâhibim. Eser, Türkistan’ı merkeze alarak, genel bir Türk-Rus ilişkileri ortaya koymaktadır. Rusların Türk yurtlarına karşı yayılması, Türkistan’da yaptıkları, çatışmalar, direniş, eserin genel yapısını ortaya koymaktadır.

Yazar Emin Yarımoğlu, Adana vâliliğinde görev yapmasının avantajıyla da, Türkistan Millî Mücâdelesi’nin kahramanlarının torunlarıyla bire bir görüşme şansı elde etmiş ve çok değerli bir sözlü târih çalışması da ortaya koymuştur. Yâni okuyacağınız eser, hem belgelere dayalı bir yazılı târih eseri, hem de olayların merkezinde yer alanlarının torunlarının anlattığı bir sözlü târih eseridir.

Eserin ilk bölümünde, Rusların büyümeye başlaması ve Türkistan’daki faâliyetleri ele alınmıştır. Konu hakkında yüzeysel bilgi edinmek isteyenler için önemli bir bilgi kaynağı olmuştur diyebilirim.

İkinci bölümde de, Ruslara karşı Fergana merkezli Türkistan Millî Mücâdelesi anlatılmaktadır ki, bu eserin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu kısımda korbaşılar ve Şir Muhammed Bek’e dâir çok önemli bilgiler yer almaktadır. Ayrıca Enver Paşa’nın Türkistan’a geldikten ve Türkistan Millî Mücâdelesi’ne katıldıktan sonra yaptıklarına dâir de çok önemli bilgiler yer almaktadır.

Üçüncü bölümde ise Şir Muhammed Bek’in anayurdundan ayrılması ve Türkiye’ye gelmesine kadar olan süreçle, Türkiye’de yaşayan akrâbalarının anlatımına dayalı çok önemli bilgiler verilmektedir.

Emin Yarımoğlu, eserinin sonuna da Şir Muhammed Bek ve Türkistan Millî Mücâdelesi’ne dâir çok önemli belgeler ve fotoğraflar ile gazete haberlerine de yer vermiştir. Bu yönüyle de eşsiz bir bilimsel kaynak meydâna getirilmiştir.

Eser, dil konusunda da ağır bir akademik anlatım yerine akıcı bir anlatıma sâhibdir. Bu da eserin okunmasını kolaylaştırmaktadır. Türkistan’ın yakın târihi, Rus işgâli ve Türkistan Millî Mücâdelesi’ne dâir bilgi edinmek isteyen herkesin mutlâka edinmesi ve okuması gereken bir baş ucu eseridir.

Tavsîye ederim, okuyunuz efendim.

28 Eylül 2019 Cumartesi

Bozkırın Savaşçısı'na...


Görüntünün olası içeriği: yazı

Dün (28.09.2019) i’tibâriyle yayınlanan ilk romanım olan Bozkırın Savaşçısı’nın üçüncü baskısı, Karakum Yayınları tarafından yayınlandı. Şimdi bakıyorum da, Kasım 2009’da yazmaya başlamışım. Yâni on yıl evvel... Bir buçuk yılda da bitirmişim.

Bozkırın Savaşçısı, Türklerin kendi aralarında dökülen kanı anlatan bir eser. Ama bunun birlikte, oradan oraya savrulan, hayâtına bir amaç katmak isteyenlerin ve bunu yapmaya çalışırken de, mücâdele edenlerin hikâyesi.

Eser, ilk olarak 2015 yılında Güneş Yayınları (adı sonradan Aygan olarak değişti) tarafından yayınlandı. Yâni romanı yazdıktan sonra 3,5 yıl beklemek zorunda kaldım. İlk kez yayınlanana kadar birçok yayınevi, yayınlamak için teklif gönderdi. Bu sürede bu yayınevlerinin iç yüzünü de görme fırsatı elde ettim. Yâni bu romanın ilk yayınlanışı üzerinden 4,5 yıl; yazımının tamamlanması üzerinden yaklaşık sekiz yıl, yazmaya başlamamın üzerinden ise yaklaşık on yıl geçmiş. Hikâyeyi oluşturmanın üzerinden ise en aşağı on beş yıl. İlk ne zaman kurgulamaya başladığımı ise ben bile hatırlamıyorum.

Bu eser, yıllarca benim zihnimde yaşadı. Yâni ilk satırdan i’tibâren anlattığım her şey, benim zihnimde yaşadı. İnsanların yatağa girip, uykuya dalana kadar geçen bir süre vardır. Bu süre herkes için değişir. İşte, bu sürede ben “Bozkırın Savaşçısı”nı yaşattım. Yıllar boyunca bu şekilde geçti ve en sonunda bunu yazıya dökmeye başladım ve sonuç ortaya çıktı.

Romanı yazmaya başladığımda bir üçleme hayâl ediyordum. Türklerin iç kavgasını, kendi içlerinde dökülen kanı anlattığım üç roman. Birinin tamâmen kurgu, birinin büyük ölçüde gerçek (öyle ki, bâzı diyaloglar bile), birinin de kurgu ve gerçeğin bir arada olduğu üç roman. Üçü de farklı konuları ele alacaktı. Hayâlimi gerçekleştirdim. Bozkırın Savaşçısı, Türkistan’dan Hindistan’a Uzun Yolculuk ve Bozkırın İsyânı... Türk’ün döktüğü Türk kanını anlatmayı başarabildiğimi, oradan oraya savrulan hayâtlarını aktardığımı düşünüyorum.

Umarım, bu düşüncelerime okuyucular da katılır. Çünkü her kitâbın iki yazarı vardır. Biri yazarın kendisi, diğeri de okuyucu. Çünkü okuyucu, her romanı yazarından bağımsız olarak, farklı bir şekilde de yorumlar ve anlar.

İyi okumalar...

22 Temmuz 2019 Pazartesi

DEDE KORKUT: TÜRKİSTAN-TÜRKMENSAHRA NÜSHÂSI VE İKİ ESERİN KARŞILAŞTIRMALI DEĞERLENDİRİLMESİ




Bilindiği üzere 2019 yılı Türklük ve Türkoloji açısından büyük bir keşfin yaşandığı yıl olarak târihe geçti. İrân’ın Türkmensahra bölgesindeki Gümbet şehrinde yaşayan Türkmen kökenli bir kitâb koleksiyoncusu olan Veli Muhammed Hoca, Tahran’da aldığı bir kitâbın “Dede Korkut” kitâbının farklı bir nüshâsı olduğunu anladı.

Bizim bu keşiften haberimiz değerli halkbilimci Prof. Dr. Metin Ekici’nin Bayburt Üniversitesi'nin düzenlediği "Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu"nun 25 Nisan 2019 târihinde sempozyum açılış konuşmaları kapsamında yaptığı "Gizemli Bir Yazar ve Muhteşem Bir Eser: Dede Korkut Kitabı Niye Yazıldı?" konuşma ile oldu. Sonraki süreç ise mâlum... Sayın Ekici, Ötüken Neşriyât ile anlaştı ve bu keşfin bilimsel yayınını gerçekleştirdi. Aynı günlerde de değerli Türkolog Yusuf Azmun, aynı keşif üzerine çalışıyordu. Değerli Türkolog Timur Kocaoğlu ve Osman Fikri Sertkaya’nın da devreye girmesiyle Türk Dili Derneği’nin yayını olarak Kutlu Yayınları arasından çıktı.

Maâlesef, böyle bir keşif ve bu keşfin bilimsel yayını, ticârî rekâbetin de etkisiyle magazinleşmiş ve hoş olmayan adımlar atılmıştır. Söylenen sözler, yazılan yazıları elbette aktarmaya gerek yok. Ancak Türkiye’nin en yaygın kitâb satış sitesi olan kitapyurdu.com’da her iki eserin puanlamasına bakıldığında durum görülebilir. Sayın Ekici’nin hazırladığı eser için üç kişi, sayın Azmun’un hazırladığı eser için de bir kişi, en düşük notu vermiştir ki, bu onca emeğe ve esere haksızlıktır. Neyse, konumuz bu olmadığı için uzatmayağım ve her iki eseri ve bilim adamımızı karşılaştıracağım. Ancak bu yazı, bir Dede Korkut yazısı değil, bir kitâb karşılaştırma ve değerlendirme yazısı olacaktır.

Karşılaştırmayı yaparken, iki bilim adamımızın “konu” hakkındaki bilimsel çalışmalarını ortaya koyacak ve kapaklardan içeriğe, sözlükten indekse uzanacağım.

Öncelikle iki kişi de, alanlarında çok önemli bilim adamlarıdır. Sayın Ekici, Ege Üniversitesi Türk Dünyâsı Araştırmaları Enstitüsü’nde Türk Dünyâsı Araştırmaları bölümünde Türk Halk Bilimi anabilim dalında yer almakta ve çalışmalar vermektedir. Yüksek lisans tezi olarak "Dede Korkut Tesiri ile Teşekkül Eden Halk Hikayeleri"ni hazırlayan Ekici, doktora tezini de Köroğlu hikâyeleri üzerine vermiştir. Son olarak Mart 2019’da güncellenen Ege Üniversitesi’ndeki kişisel sayfasında1 yüksek lisans tezi, yönettiği tez, kongre ve sempozyum bildirisi, makâle ve kitâb olarak Dede Korkut üzerine 16 çalışma yaptığı görülmektedir. Tabiî, son çalışmalarla birlikte yirmi civârında olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla sayın Ekici, bu konuda Türkiye’de en yetkin kişilerden biridir, dersek yanlış olmaz.

Sayın Azmun, 1966 yılında “Reşid Rahmeti Arat İçin” adlı armağan kitâbında yayınlanan “Türkmen Halk Edebiyatı Hakkında” adlı eserden beri Türkoloji’nin en önemli isimleri arasında yer almıştır. Kendisinin İrân vatandaşı bir Türkmen olması ve yaşadığı Türkmensahra (Günbed) bölgesinin Türkistan’ın kapısı olmasından dolayı hem Fars, hem Türkmen ve Türkistan halk kültüne hâkim olmuştur. Kendisi ayrıca Hoca Ahmed Yesevî ve Orkun yazıtları hakkında da önemli çalışmalar yapmıştır. Ünlü Kırgız edebiyâtçı Cengiz Aytmatov’un kendisi hakkındaki yazısı da, ayrıca önemlidir2. Dolayısıyla sayın Azmun için de bu konuda Türkiye’nin en yetkin kişilerinden biridir, dersek yanlış olmaz.

Bir kitâbda kapağı çok önemsemesem de, hem kitâbın tanıtımı açısından, hem de san’ât açısından kitâb kapağı, bâzen çok önemli ve değerli olabiliyor. Ötüken Neşriyât, bu konuda Kutlu Yayınevi’ne göre daha özenli diyebiliriz. Değerli resim san’atçısı ve Akdeniz Üniversitesi’nde Dr. Araştırma Görevlisi olarak görev yapan Mehmet Sağ’ın çizdiği tablo, san’at değeri yüksek bir kapak hazırlandığını gösteriyor. Kutlu Yayınevi’nin hazırladığı kapak da göze hoş gelmekle birlikte değerli Mehmet Sağ’ın ağırlığı kendisini göstermektedir.

İki eserin içeriğine gelirsek, ki bana göre en önemli kısım budur, dil açısından iki eser arasında herhangi bir fark yoktur. Sayın Azmun’un hazırladığı eser, metin, çeviri, sözlük ve tıpkıbasım bölümlerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte öndipnotlar (Dipnot numarası, bilindiği gibi sözcükten hemen sonra eklenir. Öndipnot numarası ise sözcüğün başında yer alır.) hakkında bir açıklama yer almaması, olumsuz bir durumdur. Bu durum, okumayı zorlaştırdığı gibi gereksiz bir kafa karışıklığı da yaratmaktadır. Oysa yayınevi tarafından öndipnotların, orjinal nüshâdaki satır numarasını verdiği belirtilseydi herhangi bir kafa karışıklığı yer almazdı.

Sayın Ekici’nin hazırladığı eser de tıpkıbasım, çeviri, sözlük ve indeks bölümlerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte sayın Ekici’nin eserini öne çıkaran bir durum vardır ki, o da eserin “Orjinal Metin (Tıpkıbasım) Transkripsiyon” bölümüdür. Burada orjinal metin ile Lâtin harflerine aktarılan kısım yan yana verilmiştir. Öyle ki, ilk sayfa orjinal metin, yanındaki sayfa da Lâtin harflerine aktarımıdır. Lâtin harflerine aktarılan kısım da satır ve satırdaki sözcük sayısı orjinal metne göre belirlenmiştir. Bu yüzden her sayfada on dört satır bulunmaktadır. Bu elbette, eserin sayfa sayısını arttırsa da, okumayı inanılmaz derecede kolaylaştırmaktadır. Öyle ki, sâdece bu bile konu hakkında akademik çalışma yapacak olanların ya da öğrencilerin tercih etmesi için yeterlidir.

Her iki eser de sözlük bakımından yeterlidir. Eseri okuyan birinin ayrıca sözlük karıştırmasına çok gerek kalmaması, eserin okunabilmesi açısından önemli bir kolaylıktır.

İndeks kısmına gelirsek, maâlesef Kutlu Yayınevi’nin yayınladığı eserde indeks yer almamaktadır. Bu böyle değerli bir eser için çok büyük bir eksikliktir. Meselâ iki eseri elime aldıktan sonra Ötüken Neşriyât baskısında “Kürdistânuñ büyügi”3 ifâdesini gördüm. Hemen yan sayfadaki orjinal metinden de doğrulatma fırsatı buldum. Ancak aynı ifâdeyi Kutlu Yayınevi baskısında görebilmem için eserin tamâmını okumam gerekti. Bunu yapabilmek için de ilk olarak sayın Azmun’un hazırladığı eseri okudum ve aynı ifâdeyi4 görebildim. Bu da bir örnek olarak indeksin önemini göstermektedir. Kaldı ki, günümüzde neredeyse bütün akademik eserlerde indekse büyük önem verilmektedir.

Her iki eser, alanında en değerli eserler olarak yerlerini almıştır. Bununla birlikte sayın Azmun, iki boylama olduğunu söylerken, sayın Ekici ve konu hakkında diğer uzmanlar (Ahmet Bican Ercilasun, Nasır Şahguli, Veliyullah Yakubi, Şahruz Ak Atabay ve Dr. Sara Behzad gibi) tek boylama olduğunu söylemektedir. Tabiî, konunun uzmanı olmadığım ve yazının da konusu bu olmadığı için bunun üzerinde durmayacağım. Belki, bu konuda ayrı bir sempozyum yapılır ve konunun uzmanı olan bilim adamları bir araya gelerek, gerçeği ortaya koyarlar.

Her iki eser de, Türkoloji târihinde yerini aldı. Bu yüzden Kutlu Yayınevi’ni de Ötüken Neşriyâtı da tebrîk etmek gerekir. Ayrıca bana gelen ve sekiz sayfası boş çıkan kitâbı değiştirip, yenisini (berâberinde ayrıca bir başka yayınlarını daha gönderdiler) gönderen Kutlu Yayınevi’ne, bu incelikleri için teşekkür ederim. Bununla birlikte umarım Kutlu Yayınevi, eserin ileriki baskılarında indeks eklerler. Böylece de eser içerisinde inceleme yapılmasını kolaylaştırırlar.

Her iki yayınevine de böyle bir eseri, bize kazandırdıkları için teşekkür ederim.

KUTLU ALTAY KOCAOVA

22 Temmûz 2019

1https://avesis.ege.edu.tr/metin.ekici/cv (Erişim târihi: 22/07/2019)
2Azmun, Yusuf, Dede Korkut’un Üçüncü Elyazması, Soylamalar ve İki Yeni Boy ile Türkmen Sahra Nüshası, s.169-175, Kutlu Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, Haziran 2019
3Ekici, Metin, Dede Korkut Kitabı, Türkistan/Türkmen Sahra Nüshası, Soylamalar ve 13. Boy, Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi, s.81, Ötüken Neşriyât, 1. Baskı, İstanbul, Haziran 2019
4Azmun, Yusuf, Dede Korkut’un Üçüncü Elyazması, Soylamalar ve İki Yeni Boy ile Türkmen Sahra Nüshası, s.44, Kutlu Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, Haziran 2019