“Gülen
Okulları” adıyla anılan gerek Türkiye’deki ve gerekse Türk Cumhuriyetleri’ndeki
okulların da bir amacı budur. Yani, nurculuk önderliğindeki İslamcılık artık
devlete karşı cephe açmaktansa, devlete sızarak hâkim olmayı tercih etmiştir ve
bunu da sistemli bir şekilde yürütmektedir. Bunun sonucunda ise bir gün, Gülen’in
sermayesi, kadrosu, askeri, polisi bir güç olarak Türk milletinin karşısına
dikilecektir!”[1]
Temmuz 2016’da Aygan Yayıncılık bünyesinde bir kitâb
yayınlandı. Sayın Hayri Yıldırım’ın 1996-2003 yılları arasında farklı isimlerle
Yeni Hayat ve Türk Yolu dergilerinde yayınladığı makâlelerin derlemesinden,
yeniden düzenlenmesinden ve günümüz olaylarının eklenmesinden oluşan “Paralelin
Kökenleri – Nurslu Kürt Said’den Fethullah Gülen’e Nurculuk Kürtçülük
Emperyalizm” adlı kitâbı, üzerinde özellikle durulması gereken bir eser. Üstelik
15 Temmûz 2016 târihinde yaşanan darbe girişiminden dolayı da, tam anlamıyla
bir örtüşme gerçekleşti.
Eser, yazarın 1996-2003 yılları arasında yazdıklarından
oluştuğu için bu döneme ve bu dönemin hemen öncesine dâir çok önemli bilgileri
de barındırıyor. Yâni Fethullah Gülen hareketi ile ilgili kim ne demiş, kim
nasıl desteklemiş, yanında yer almış, bunların hepsinin yer aldığı bir eser. Kitâbın adının ilk kısmı, günümüzdeki “paralel”
tanımlamasından hareketle oluşturulmuş ama ikinci kısmı ise Kasım 1996 ve Mart 1997
târihleri arasında beş sayı olarak Yeni Hayat dergisinde yazarın müsteâr
adlarından Bilge Orhunlu adıyla yayınlanan “Nurslu Kürt Said’den Fethullah
Gülen’e Nurculuk Kürtçülük Emperyalizm”den alıyor.
Yukarıda alıntı yaptığım kısım da, yazarın 20 yıl evvel
Yeni Hayat dergisinde yazdığı bu seri yazıdan alıntı ve her yönüyle ciddî bir
öngörü olarak tebrîk edilmesi gerekiyor. Zâten söz konusu derginin yayın
çizgisi ve yazarların birçoğunun yazılarına ve çizgisine bakıldığında da bu
görülebilecek bir durum.
Bununla
berâber eseri okuyacak kişilerin, öncelikle bir bilimsel ya da edebî
beklentilerinin olmaması ve eserin bir “siyâsî derleme” olduğunun bilinmesi
gerekiyor. Yâni eserin dilinin edebî açıdan zayıf olması ya da bilimsel
çizgiden uzak olması, eser için bir eksiklik değil. Zîrâ bu esere değer katan
anlatım tarzı değil, doğrudan anlattıkları ve bugünle olan ilişkisi.
Ayrıca kitâbın içerisinde bâzı çelişkiler olduğunu da
belirtmek gerekir. Elbette bir dergi derlemesi olduğu için bu anlaşılabilir ama
bir cümlede söylenilen, bir sonraki cümlede tekzîb edildiği için okuyanların
dikkâtini çekecek ve kitâba dâir soru işâretlerine yol açacaktır. Yazar, Nûrcu
gruplardan Med Zehra adlı grubu anlatırken, bir yerde şöyle demektedir:
“Yani bu grup açıkça Kürtlük
unsuruna dayalı orjinal Nurculuğu savunmaktadır. Diğer bir deyişle, bugün
olduğu gibi, kendini Türk-İslâm sentezi kisvesi altında gizleyip Said’in
Kürtlüğünü kamufle etmektedir.”[2]
Görüldüğü üzere
ilk cümle ile ikinci cümle, birbirinin karşıtıdır. Normal şartlarda bir kitâbı
değerlendirirken, içerisinden bilgi vermemeye dikkât ederim. Ancak böylesi
önemli bir eserde yer alan bir hat’ânın ikinci baskıda düzeltilmesi umûdu ve
esere zarar vermesini önleme düşüncesiyle belirtmeyi gerekli görüyorum.
Ayrıca eser, yazarın sâdece Nûrculuk ve Gülen hareketine
dâir yazdıklarından oluşmuyor. Aynı zamanda Rûm ve Ermenî mes’elesi
konularındaki yazıları da yer alıyor. Bunun yanında ünlü ulusalcı yazar Ergün
Poyraz’ın “Said-i Nursî’den Demirel ve Ecevit’e Fethullah’ın Gerçek Yüzü” adlı
kitâbında, Hayri Yıldırım’ın müsteâr adı olan Bilge Orhunlu’dan intihâl yaptığı
iddiâsı da yer alıyor ki, bu gerçekten çok ciddî bir iddiâ. Yazar, bu intihâl
suçlamasını yine Bilge Orhunlu adıyla, 2002 yılında Türk Yolu adlı dergide yapmıştı.
Çok sevdiğim rahmetli Oğuz Şaban Duman’ın yazılarından dolayı haberdâr olduğum
Türk Yolu Dergisi’nde Bilge Orhunlu adıyla yayınlanan bu yazıyı hatırlıyorum. Her
ne kadar Sayın Hayri Yıldırım’ın iddiâları, iknâ edici ve dayanaklı olsa da,
yine de Ergün Poyraz’ın yanıtlarını da, varsa, bilmek gerekir.
Şunu
rahatlıkla söyleyebilirim ki, kitâbı okuyacak olanlar, 20 yıl evvelki Türkiye’nin
nasıl olduğunu görebilirler. Hangi siyâsetçilerin, zenginlerin, san’atçıların,
neler söylediğini, yaptığını görebilirler. Bu kitâbı okuduğunuzda 90’ların
Türkiyesi’ni tanımanız kolaylaşacağı gibi 2000’ler ve günümüz Türkiyesi’ni de
anlamış olacaksınız ve bu, bana göre çok önemli ve değerli. Türkiye’nin
bugünlere nasıl geldiğini ve Adâlet ve Kalkınma Partisi iktidârından önceki
dönemlerde neler olduğunu bilmek için çok önemli...
Okuyunuz,
efendim...
14.09.2016
KUTLU ALTAY KOCAOVA