Bilindiği
üzere 2019 yılı Türklük ve Türkoloji açısından büyük bir
keşfin yaşandığı yıl olarak târihe geçti. İrân’ın
Türkmensahra bölgesindeki Gümbet şehrinde yaşayan Türkmen
kökenli bir kitâb koleksiyoncusu olan Veli Muhammed Hoca, Tahran’da
aldığı bir kitâbın “Dede Korkut” kitâbının farklı bir
nüshâsı olduğunu anladı.
Bizim
bu keşiften haberimiz değerli halkbilimci Prof. Dr. Metin Ekici’nin
Bayburt Üniversitesi'nin düzenlediği "Dünya Kültür Mirası
Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu"nun 25 Nisan 2019 târihinde
sempozyum açılış konuşmaları kapsamında yaptığı "Gizemli
Bir Yazar ve Muhteşem Bir Eser: Dede Korkut Kitabı Niye Yazıldı?"
konuşma ile oldu. Sonraki süreç ise mâlum... Sayın Ekici, Ötüken
Neşriyât ile anlaştı ve bu keşfin bilimsel yayınını
gerçekleştirdi. Aynı günlerde de değerli Türkolog Yusuf Azmun,
aynı keşif üzerine çalışıyordu. Değerli Türkolog Timur
Kocaoğlu ve Osman Fikri Sertkaya’nın da devreye girmesiyle Türk
Dili Derneği’nin yayını olarak Kutlu Yayınları arasından
çıktı.
Maâlesef,
böyle bir keşif ve bu keşfin bilimsel yayını, ticârî rekâbetin
de etkisiyle magazinleşmiş ve hoş olmayan adımlar atılmıştır.
Söylenen sözler, yazılan yazıları elbette aktarmaya gerek yok.
Ancak Türkiye’nin en yaygın kitâb satış sitesi olan
kitapyurdu.com’da her iki eserin puanlamasına bakıldığında
durum görülebilir. Sayın Ekici’nin hazırladığı eser için üç
kişi, sayın Azmun’un hazırladığı eser için de bir kişi, en
düşük notu vermiştir ki, bu onca emeğe ve esere haksızlıktır.
Neyse, konumuz bu olmadığı için uzatmayağım ve her iki eseri ve
bilim adamımızı karşılaştıracağım. Ancak bu yazı, bir Dede
Korkut yazısı değil, bir kitâb karşılaştırma ve değerlendirme
yazısı olacaktır.
Karşılaştırmayı
yaparken, iki bilim adamımızın “konu” hakkındaki bilimsel
çalışmalarını ortaya koyacak ve kapaklardan içeriğe, sözlükten
indekse uzanacağım.
Öncelikle
iki kişi de, alanlarında çok önemli bilim adamlarıdır. Sayın
Ekici, Ege Üniversitesi Türk Dünyâsı Araştırmaları
Enstitüsü’nde Türk Dünyâsı Araştırmaları bölümünde Türk
Halk Bilimi anabilim dalında yer almakta ve çalışmalar
vermektedir. Yüksek lisans tezi olarak "Dede Korkut Tesiri ile
Teşekkül Eden Halk Hikayeleri"ni hazırlayan Ekici, doktora
tezini de Köroğlu hikâyeleri üzerine vermiştir. Son olarak Mart 2019’da güncellenen Ege Üniversitesi’ndeki kişisel sayfasında
yüksek lisans tezi, yönettiği tez, kongre ve sempozyum bildirisi,
makâle ve kitâb olarak Dede Korkut üzerine 16 çalışma yaptığı
görülmektedir. Tabiî, son çalışmalarla birlikte yirmi civârında
olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla sayın Ekici, bu konuda
Türkiye’de en yetkin kişilerden biridir, dersek yanlış olmaz.
Sayın
Azmun, 1966 yılında “Reşid Rahmeti Arat İçin” adlı armağan
kitâbında yayınlanan “Türkmen Halk Edebiyatı Hakkında” adlı
eserden beri Türkoloji’nin en önemli isimleri arasında yer
almıştır. Kendisinin İrân vatandaşı bir Türkmen olması ve
yaşadığı Türkmensahra (Günbed) bölgesinin Türkistan’ın
kapısı olmasından dolayı hem Fars, hem Türkmen ve Türkistan
halk kültüne hâkim olmuştur. Kendisi ayrıca Hoca Ahmed Yesevî
ve Orkun yazıtları hakkında da önemli çalışmalar yapmıştır.
Ünlü Kırgız edebiyâtçı Cengiz Aytmatov’un kendisi hakkındaki
yazısı da, ayrıca önemlidir.
Dolayısıyla sayın Azmun için de bu konuda Türkiye’nin en
yetkin kişilerinden biridir, dersek yanlış olmaz.
Bir
kitâbda kapağı çok önemsemesem de, hem kitâbın tanıtımı
açısından, hem de san’ât açısından kitâb kapağı, bâzen
çok önemli ve değerli olabiliyor. Ötüken Neşriyât, bu konuda
Kutlu Yayınevi’ne göre daha özenli diyebiliriz. Değerli resim
san’atçısı ve Akdeniz Üniversitesi’nde Dr. Araştırma
Görevlisi olarak görev yapan Mehmet Sağ’ın çizdiği tablo,
san’at değeri yüksek bir kapak hazırlandığını gösteriyor.
Kutlu Yayınevi’nin hazırladığı kapak da göze hoş gelmekle
birlikte değerli Mehmet Sağ’ın ağırlığı kendisini
göstermektedir.
İki
eserin içeriğine gelirsek, ki bana göre en önemli kısım budur,
dil açısından iki eser arasında herhangi bir fark yoktur. Sayın
Azmun’un hazırladığı eser, metin, çeviri, sözlük ve
tıpkıbasım bölümlerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte
öndipnotlar (Dipnot numarası, bilindiği gibi sözcükten hemen
sonra eklenir. Öndipnot numarası ise sözcüğün başında yer
alır.) hakkında bir açıklama yer almaması, olumsuz bir
durumdur. Bu durum, okumayı zorlaştırdığı gibi gereksiz bir
kafa karışıklığı da yaratmaktadır. Oysa yayınevi tarafından
öndipnotların, orjinal nüshâdaki satır numarasını verdiği
belirtilseydi herhangi bir kafa karışıklığı yer almazdı.
Sayın
Ekici’nin hazırladığı eser de tıpkıbasım, çeviri, sözlük
ve indeks bölümlerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte sayın
Ekici’nin eserini öne çıkaran bir durum vardır ki, o da eserin
“Orjinal Metin (Tıpkıbasım) Transkripsiyon” bölümüdür.
Burada orjinal metin ile Lâtin harflerine aktarılan kısım yan
yana verilmiştir. Öyle ki, ilk sayfa orjinal metin, yanındaki
sayfa da Lâtin harflerine aktarımıdır. Lâtin harflerine
aktarılan kısım da satır ve satırdaki sözcük sayısı orjinal
metne göre belirlenmiştir. Bu yüzden her sayfada on dört satır
bulunmaktadır. Bu elbette, eserin sayfa sayısını arttırsa da,
okumayı inanılmaz derecede kolaylaştırmaktadır. Öyle ki, sâdece
bu bile konu hakkında akademik çalışma yapacak olanların ya da
öğrencilerin tercih etmesi için yeterlidir.
Her
iki eser de sözlük bakımından yeterlidir. Eseri okuyan birinin
ayrıca sözlük karıştırmasına çok gerek kalmaması, eserin
okunabilmesi açısından önemli bir kolaylıktır.
İndeks
kısmına gelirsek, maâlesef Kutlu Yayınevi’nin yayınladığı
eserde indeks yer almamaktadır. Bu böyle değerli bir eser için
çok büyük bir eksikliktir. Meselâ iki eseri elime aldıktan sonra
Ötüken Neşriyât baskısında “Kürdistânuñ büyügi”
ifâdesini gördüm. Hemen yan sayfadaki orjinal metinden de
doğrulatma fırsatı buldum. Ancak aynı ifâdeyi Kutlu Yayınevi
baskısında görebilmem için eserin tamâmını okumam
gerekti. Bunu yapabilmek için de ilk olarak sayın Azmun’un
hazırladığı eseri okudum ve aynı ifâdeyi
görebildim. Bu da bir örnek olarak indeksin önemini
göstermektedir. Kaldı ki, günümüzde neredeyse bütün akademik
eserlerde indekse büyük önem verilmektedir.
Her
iki eser, alanında en değerli eserler olarak yerlerini almıştır.
Bununla birlikte sayın Azmun, iki boylama olduğunu söylerken,
sayın Ekici ve konu hakkında diğer uzmanlar (Ahmet Bican
Ercilasun, Nasır Şahguli, Veliyullah Yakubi, Şahruz Ak Atabay ve
Dr. Sara Behzad gibi) tek boylama olduğunu söylemektedir. Tabiî,
konunun uzmanı olmadığım ve yazının da konusu bu olmadığı
için bunun üzerinde durmayacağım. Belki, bu konuda ayrı bir
sempozyum yapılır ve konunun uzmanı olan bilim adamları bir araya
gelerek, gerçeği ortaya koyarlar.
Her
iki eser de, Türkoloji târihinde yerini aldı. Bu yüzden Kutlu
Yayınevi’ni de Ötüken Neşriyâtı da tebrîk etmek gerekir.
Ayrıca bana gelen ve sekiz sayfası boş çıkan kitâbı
değiştirip, yenisini (berâberinde ayrıca bir başka yayınlarını
daha gönderdiler) gönderen Kutlu Yayınevi’ne, bu incelikleri
için teşekkür ederim. Bununla birlikte umarım Kutlu Yayınevi,
eserin ileriki baskılarında indeks eklerler. Böylece de eser
içerisinde inceleme yapılmasını kolaylaştırırlar.
Her
iki yayınevine de böyle bir eseri, bize kazandırdıkları için
teşekkür ederim.
KUTLU
ALTAY KOCAOVA
22
Temmûz 2019