Geçtiğimiz ekim ayında çok değerli bir kitâb,
hayâtımızdaki yerini aldı. Üstelik başucu kitâbı olacak derecede güçlü, önemli
ve değerli bir kitâb olarak… Savaşçının Dokuz İlkesi, değerli Mete Aksoy’un,
liderlik, strateji, askerlik, iş dünyâsı ve benzeri alanlarda okuduğu,
incelediği yüzlerce eserin sonucunda ortaya çıkan bir sistematik yapı…
Şimdiye kadar birçok kitâb yazısı yazdım. Ancak hiçbirine
bu şekilde giriş yapmadım. Böylece kitâbın beni ne kadar etkilediğini göstermek
istiyorum. Historia Yayınları’nın henüz yayınladığı ilk kitâbla böyle bir
başarı yakalamasını da tebrîk etmek gerekir. Yazar Mete Aksoy ise zâten gerek
Türkiye’de, gerek ABD’de yaptığı çalışmalar ve ortaya koyduğu eserlerle
bildiğimiz ve değer verdiğimiz biri…
Kitâb, adında görüldüğü gibi savaşçının dokuz ilkesi
üzerine hareket ediyor. Elbette buradaki savaşçı kavramı, sâdece askerî anlam
ifâde etmiyor. Askerler, iş adamları, siyâsetçiler ve daha birçokları. Yâni
aslında hayâtın kendisini ifâde ediyor. Hayât mücâdelesinin nasıl
kazanılacağını…
Yâni kitâbı okuyan herkesin, kendisinden bir şeyler
bulabileceği bir eser. Meselâ bir öğretmen olarak ben, kitâbın ortaya koyduğu “basitlik
ilkesi” üzerinden öğrencilerimle bir çalışma yapmaya başladım bile… Yazar Mete
Aksoy’un birkaç hafta evvel sosyal medya üzerinden paylaştığı, kendisine
sorulan bu kitâbın, kızları etkilemeye karşı da işe yarayıp yaramayacağına dâir
bir soru da, aslında çok önemli. Bu kitâbın, hayâtın her alanına hitâb
edebildiğini ve herkesin “hedef ilkesi” doğrultusunda önemsediği konuda
faydalanabileceğini gösteriyor ki, bu muazzâm bir başarıdır.
Yazarımız, kitâbın başında kendisinin de insan olduğuna
vurgu yaparak, hatâ yapabileceğini söylüyor. Ancak kitâbın içerisinde birkaç
harf hatâsı ve sıralama hatâsı dışında bir hatâ olmadığını söylememiz gerekir. Harf
hatâları, oldukça doğaldır ve yaklaşık dört yüz sayfalık bir eserde olmaması
imkânsızdır. Bunu da kitâbı alıp, basitlik ilkesinin ikinci kuralını okuyanlar
anlayacaktır. Dolayısıyla böyle bir eserde, bu kadar az harf hatâsının olması,
büyük bir başarıdır. Bu noktada kitâbın editörünü tebrîk etmek gerekir.
Bununla birlikte “Kuvvet Tasarrufu Prensibinin Teorisi”
kısmında bir sıralama hatâsı bulunuyor. Prensibin “sıklet merkezi prensibi” ile
ilişkisi anlatılırken, sıklet merkezi prensibinin bir sonraki bölümde
anlatılacağı için kısaca geçileceği söyleniyor. Ancak aslında bir önceki
bölümdeydi. Sanırım yazım esnâsında kuvvet tasarrufu prensibi daha önce
yazıldığı için dikkatten kaçmış. Ancak kitâba etkisi olmadığı ve bir sonraki
basım için rahatlıkla düzeltilebileceği için üzerinde durmamak gerekir.
Kesinlikle söyleyebilirim ki, bu kitâbı okurken, bir
subay olsaydım, bütün astlarıma okumalarını emrederdim; Harp Okulu ya da Harp
Akademileri’nde görevli olsaydım, okuma zorunluluğu getirirdim. Herhangi bir
şirketin yöneticisi olsaydım da, çalışanlarıma okumalarını emrederdim. Millî
Eğitim Bakanlığı’nda yönetici konumunda olsaydım, bütün öğretmenlerden
okumalarını isterdim. Yâni hangi alanda etki ve yetki sâhibi olursam olayım,
altımdakilerden mutlâka okumalarını isterdim.
Okumalısınız, mutlâka okumalısınız…
9
Kasım 2017
Kutlu
Altay KOCAOVA