“Bütün
varlığını dünyaya ilan etmeden yaşamanın seni sınırlayacağını
düşünüyorsun, biliyorum. Yalnızca insanlara gösterilebilir
şeyler yaşamaya çalışıyorsun artık; kendin için değil
başkaları için yaşıyorsun tecrübelerini. Yalnız olmaktan
korktuğunu biliyorum. Ama bu acınacak hâlimizi değiştirmiyor:
Sonuçta hep yalnızız; ve daha önemlisi, asla yalnız değiliz.”
Bu
paragraf, Dost A.Ş.’nin karakterlerinden birine âid. Dost A.Ş.,
İsmâil Biçer’in ikinci romanı. Daha önce 2016’da Düş
Cambazı adlı bir roman kaleme almış. Henüz onu okumadığım
için bir şey diyemem ama internetten arka kapak yazısına bakınca
ilgimi çektiğini ve Dost A.Ş.’deki gördüğüm tarz ile yakın
olduğunu söyleyebilirim.
Dost
A.Ş., Karakum Yayınları tarafından yayınlanmış bir eser. Genel
olarak aynı isimli bir danışmanlık şirketi üzerinden
kurgulanmış bir hikâyeyi bize sunuyor. Buna göre toplum içinde
çeşitli sorunları olan insanların yakınlarının başvurusuyla
devreye sokulan bir psikolojik hizmet dersek yanlış olmaz. Tabiî,
burada bu psikolojik hizmetin ne olduğu önemli. Kitâbın da farkı
burada.
Dost
A.Ş. adlı şirketin verdiği
hizmet, diğer psikolojik hizmetlerden epeyce farklı... Psikoloji ve
oyunculuk konularında eğitim almış elemanlar, yakınları
tarafından başvurulan kişilerle bir haftalık bir dostluk
kuruyorlar. Yâni insanlara kaybettikleri en önemli özelliklerinden
birini tekrar kazandırmaya çalışıyorlar.
Eser, konusu îtibâriyle özgün.
Bildiğim kadarıyla bu ya da benzeri bir konuda kitâb yazıldığını
görmedim. Dolayısıyla kitâbın bu özgün yapısı, onu
etkileyici kılıyor. Öyle ki, kitâbı okuyan bâzı girişimcilerin
bu tarzda bir danışmanlık şirketi kurmasına şaşırmayacağımı
söyleyebilirim. Birçok kişiye yeni bir girişimcilik dalı olarak
fikir verebilir.
Ayrıca hikâyenin başlangıcı,
okuyucuyu kendisine bağlamak noktasında oldukça etkileyici bir
yapıda. Bu bir kitâb için çok önemlidir. Genelde girişi
etkileyici olmayan kitâbların ilerleyen sayfalarda bunu yakalaması
çok zor olur. Dolayısıyla yazarımız, bu konuda kitâbın ilk
cümlesinden bizi bağlamayı başarıyor. Ancak kitâbın diğer iki
başarısını da vurgulamamız gerekir ki, o da kitâbın
girişindeki anlatımın her sayfasında güçlenerek devâm etmesi
ve sonucu da başlangıç ve iç kısımlardan daha da etkileyici bir
biçimde tamamlaması. Yâni kitâbın dilinin akıcılığı,
okuyucunun romanı bırakmak istememesini sağlamak... Bu çok
önemli...
İyi
bir kitâb okuyucusu, okuduğu kitâbın bitişini maddî olarak
bitişten değil, sonuçtaki anlatımdan anlamak ister. Yâni
okuduğunuz kitâb biterken, eğer bir devâm kitâbı olmayacaksa,
mümkün olduğu kadar en vurucu şekilde bitmesi gerekir. Bir devâm
kitâbı olacaksa bile vuruculuğu yakalamak önemlidir. Ama tabiî,
bu durumda açık kapı bırakmak gerekeceği için bu farklı bir
şekilde olur. Yine de her iyi kitâb, vurucu bir sonla bitmelidir.
Böylece kitâbı okuyup, kapağını kapatan kişinin üzerindeki
etkisi devâm edebilsin. Yazarımız bunu çok güzel bir biçimde
yerine getirmektedir.
Bir
roman için diğer önemli bir özellik, hikâyenin aktarımında
çelişkilerin olmamasıdır. Eğer bir hikâye aktarılırken içinde
çelişkiler barındırıyorsa, bu ciddî bir değer kaybına sebeb
olur. Ancak yazarımızın bu konuda dikkâtli olduğu görünmektedir.
Zîrâ romanın içerisinde tutarlılığa son derece önem
verilmiştir. Hattâ bir ân çelişki mi var dediğiniz kısımların
bile son derece tutarlı olduğunu, bu kısımların da romana ayrıca
değer kattığını görüyorsunuz.
Kitâbın
başından sonuna kadar bir sinema filmi, hayâl etmedim dersem yalan
olur. Gördüğüm kadarıyla senaryo hâline getirilmeye de oldukça
uygun olan bir eser. Belki bir gün, “Dost A.Ş. sinemalarda”
diye bir afiş görebiliriz. Kim bilir...
Sözün
özü, çok beğendiğim ve okurken zevk aldığım bir eser olmuş.
En kısa zamanda yazarımızın ilk kitâbı olan “Düş Cambazı”nı
da okuyacağıma emîn olabilirsiniz.... Okuyunuz, efendim... Okumak
güzeldir...
16.12.2018
KUTLU ALTAY KOCAOVA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder